Ay'ın Oluşum Kuramına Apollo İmzası

Ay'ın Oluşum Kuramına Apollo İmzası

Yeryüzündeki yanardağlar, denizler ve depremler gezegenimiz üzerinde geçmişten kalan birçok izi yok etti. Ancak uydumuz Ay görece bu etkilerden arındırılmış halde gökyüzünde duruyor. Uydumuz Ay, tarih boyunca insanlığın merak ettiği ve gözlediği gökcisimleri arasında şüphesiz birinci sırada yer alıyor. Ancak çağlar boyunca uzaktan edinilen bilgiler oldukça sınırlıydı. Ayrıntılı bilgilere ulaşabilmemiz ise Ay’a yapılan insanlı görevlerle mümkün oldu. Apollo programı sayesinde Ay’ın günümüz özelliklerinin yanı sıra onun oluşumu hakkındaki ipuçları da toplandı. Ay’ın oluşum kuramlarından hangisinin doğru olduğunun anlaşılmasını sağlayan deneyler Apollo görevleri sırasında yapıldı.

          Apollo görevleri öncesinde Ay’ın oluşumu ile ilgili üç kuram vardı: yakalama, eş oluşum ve kopma. Yakalama kuramına göre Ay, Yer’den tamamen bağımsız bir biçimde oluşmuş ve daha sonra gezegenimiz tarafından yakalanmıştı. Eş oluşum kuramında ise uydumuz Ay’ın yeryüzü ile bir arada oluştuğu öne sürülüyordu. Üçüncü kuram ise kopma kuramıydı. Bu kurama göre Ay, Yer’in çok hızlı dönmesi sonucu kararsızlığa uğrayarak parçalanmasıyla oluşmuştu. Birbirinden farklı bu üç kuram da uzun yıllardır tartışıldı ve neredeyse hepsi gözlemlerle kendine ufak kanıtlar edindi. Ancak kesin olarak hangi kuramın doğru olduğu tartışmalıydı.

          Ay’ın oluşumunun anlaşılmasını sağlayan bulgular Apollo programının katkısıyla Ay yüzeyinden toplanan örneklerle gerçekleşti. Apollo astronotları tarafından toplanan örneklere göre Ay’ın yaşı diğer gezegenlerin ve Yer’in yaşı ile çok benzerdi. Buna göre Ay daha önce oluşmamış Yer ile benzer bir zaman dilimde ortaya çıkmıştı. Ay yüzeyindeki taşları inceleyen Apollo astronotları görünürde Ay taşlarının yapısal olarak yeryüzündekilere benzediğini belirtti. Yeryüzüne getirilen örnekler üzerinde araştırma yapan bilim insanları da bu bulguyu doğruladı hatta Ay’da bulunan taşların yeryüzündekilerle hemen hemen aynı miktarda oksijen içerdiğini ortaya çıkardı. Ancak Ay taşları uçucu madenlerce fakirdi. Bu özelliğiyle yeryüzündeki taşlardan ayrışıyordu. Bu durum Ay taşlarının yüksek sıcaklıkta oluştuğunu gösteriyordu. Ay taşlarının yeryüzü dışında yer alan taşlarla kıyaslanması sonucunda bu taşların özellikle uzay kayası (asteroid) kuşağında yer alanlar ve Mars’tan gelen göktaşlarından içerik olarak oldukça farklı olduğu görüldü. Bu bulgulara göre Ay, Yer’e benzer özellikte ancak ondan farklı biçimde oluşmuştu.

          Apollo görevi kapsamında yalnızca taş örnekleri toplanmadı. Bir başka katkı da Ay yörüngesinden Ay’da bulunan yüzey şekillerinin ayrıntılı haritasının çıkarılmasıydı. Buna ek olarak Ay yüzeyine Apollo görevleri kapsamında Yer-Ay uzaklığını ölçmeye yarayan bir yansıtıcı da yerleştirildi. Bilim insanlarına göre Ay’ın uzaklığının doğru ölçülmesi hem onun konumunun belirlenmesi açısından önemliydi hem de bir yıllık düzenli ölçüm sayesinde Ay’ın yeryüzüne doğru yaklaşıp-uzaklaşması konusunda bilgi verecekti. Bu da Ay’ın oluşumunun anlaşılması açısından önemli bir bulgu olacaktı. Apollo görevleri boyunca yapılan ölçümlere göre Ay, Yer’in yakınında oluşmuş ardından uzaklaşarak bugünkü konumunu almıştı.

          Apollo görevleri boyunca elde edilen bilgiler ışığında Ay’ın oluşum kuramları tekrar masaya yatırıldı. Yapılan ölçümler ve veriler dikkatlice incelendi. 1970’lerin ortasında bilim insanları eldeki verilerle Ay’ın oluşumunu açıklayan kuramı açıkladı: Büyük Çarpışma Kuramı. Bu kurama göre Yer eskiden daha büyük bir gezegendi ve ona büyük bir gökcismi çarparak ondan bir parça koparmış ve böylece Ay oluşmuştu. Çarpan gökcismine, akılda kalıcı olması bakımından, Yunan mitolojisindeki Ay Tanrısı Selena’nın annesi olan Theia ismi verildi. Bu kuramın geçerliliğini sağlayan bulgular; toplanan Ay taşlarının yeryüzündekilerle benzer özellikleri içermesi, Ay’ın Yer yakınında oluşması ve Ay ile Yer’in oluşum yaşlarının benzer olmasıydı. Bu kuram ile birlikte yeni sorular da beraberinde geldi. Yer’de demir grubu elementler bol olarak gözlenirken Ay’da neden bu kadar azdı? Bu sorunun cevabını araştıran bilim insanları çarpışma sonucu ortaya çıkan yüksek enerjinin bu madenleri yüksek sıcaklıkta yok ettiği şeklindeydi. Ancak cevaplanamayan bazı sorular da kaldı. Bunun için Ay’ı daha çok keşfetmek ve ondan daha ayrıntılı bilgiler elde etmek gerekiyordu.