Masal ve Öykülerdeki Ay Yolculukları

Masal ve Öykülerdeki Ay Yolculukları

          Ay’a insanlı yolculuk Apollo görevleriyle gerçekleşti. Ancak Ay’a yolculuk fikri insanlık için neredeyse 2000 yıllık bir tartışma ve merak konusuydu. Öykü ve masallara konu olan Ay yolculuğunun ilk kez Komagene Krallığı döneminde yaşamış bir yazar olan Adıyaman Samsatlı Lukianus tarafından yazıldığı biliniyor. Aynı zamanda tarihteki ilk bilim-kurgu öykü olarak da bilinen bu eserin adı “Gerçek Bir Öykü (Alethe diegemata)”dür. Lukianus’un öyküsündeki Ay’a yolculuk insanların Akdeniz’i keşfettiği gibi bir gemiyle gerçekleşiyor. Güçlü bir deniz hortumuna kapılan gemi, hortumun şiddetiyle savrularak kendini bir anda Ay yüzeyinde buluyor. Daha sonra gemidekiler Ay yüzeyinde akla gelmeyecek, hayal edilemeyecek, yaratıklarla karşılaşıyor. Üç başlı akbabalar ile diğer yaratıklar arasındaki savaşın ortasına düşen insanlar yeryüzüne dönmenin yollarını arıyor. Lukianus’un yaratıcılığıyla süslenen bu masal-öykü neredeyse 2000 yıl önce yazıldı. Ay yolculuğu konusunda hiç gerçekçi olmasa da bu masal-öykü sayesinde insanların o dönemlerdeki merakı ve Ay hakkındaki bilgileri üzerine ipuçları yakalıyoruz.

          Ay hakkında bilgi dağarcığının genişlemesi şüphesiz gökbilimin gelişmesiyle gerçekleşti. Uydumuz Ay’ı bilimsel olarak araştıran bilim insanları Ay’ı gözleyerek onunla ilgili o güne dek bilinmeyen birçok özelliği keşfetti. Böylece Ay yolculuğu ile ilgili hayaller de gelişmeye başladı. Bu bilimsel gelişmelerden en büyüğü şüphesiz Kopernik Devrimi’dir. Mikolaj Kopernik tarafından önerilen Yer merkezli evren modelinden Güneş merkezli evren modeline geçiş, Galileo Galieli’nin bilimsel olarak teleskopla gökyüzünü incelemesi ve Johannes Kepler’in gezegenlerin yörüngelerini ve hareketlerini ayrıntılı biçimde ortaya çıkarması Avrupa’yı derinden sarstı. Müthiş bilimsel katkılar sunan bu bilim insanlarından Kepler, şaşırtıcı biçimde Ay’a yolculuğu daha gençken düşünerek çeşitli notlar almış. Kepler’in ölümünden dört yıl sonrasına kadar yayınlanmayan, geniş zaman diliminde yazdığı, eserin adı “Somnium” yani “Hayal”di. İzlandalı bir kadının oğlunun gökyüzüne ve bilime merakıyla birlikte Ay’a yolculuğu ile Ay yüzeyinde gördüklerini anlatan masal-öykü, Kepler’in gerçek hayatından ve bilimsel bakışından da izler taşıyor. Kepler bu öyküsünde Ay’a yolculuğun sıkıntılı, Ay’ın ise oldukça soğuk bir yer olduğunu yazıyor. Ayrıca Ay’da insanların nefes alamayacağını bunun için burunlarına ıslak süngerler takmaları gerektiğini belirtiyor. Kepler’in Ay’dan Dünya’nın nasıl göründüğü üzerine bilgiler de aktardığı “Hayal” yazıldığı döneme göre oldukça başarılı bulunuyor. Bu esere yakın bir dönemde başka bir Ay yolculuğu öyküsünün daha yayımlandığı biliniyor. Cyrano de Bergerac tarafından yazılan “Ay’ın Tuhaf Geçmişi (Historie Comique de la Lune)” adlı öykü 1657 yılında okuyucularla buluştu. Bu öykünün önemi ise Ay’a yolculuğunun çok katmanlı bir roket kullanılarak gerçekleştiğinin yazılmasıdır. Roket kullanılarak yapılan “ilk” hayali Ay yolculuğu bu eserdir.

          19.yy ise Ay yolculuğunun bilim-kurgu alanında edebiyatın gündeminde tutulan sıcak bir konu olduğu görülüyor. 1827 yılında basılan George Tucker’ın “Ay’a Yolculuk (A Voyage to the Moon)”, Edgar Allan Poe’nun 1835 yılındaki gerçekçi izlenimler taşıyan öyküsü “Hans Pfaall Diye Birinin Benzeri Görüşmemiş Serüveni (The Unparalled Adventure of One Hans Pfaall)” ve Jules Verne’in 1865 yılında yayımlanan oldukça gerçekçi öykü kitabı “Dünya’dan Ay’a Seyahat (De la Terre a la Lune)” ve 1870 yılından yayımlanan Ay’ın Etrafında (Autor de la Lune) kitabı en bilinen örneklerdir.

          Malzeme biliminin gelişmesi ve günlük hayatta kullanılan taşıtların/araçların çeşitlenmesi de Ay yolculuğu ile ilgili öyküleri etkilemeye başladı. Örneğin H. G. Wells 1901 yılında yayımladığı “Ay’daki İlk Adamlar (The First Men in the Moon)” romanında Ay yolculuğunun metal bir gemiyle yapıldığını yazar. Bu geminin başka bir özelliği de zıtçekim sağlayan özel bir metal kullanmasıdır. Romandaki Ay’a yolculuğu başarıyla gerçekleştiren bu “ağırlıksız” gemi, Ay’a iki kişiyi götürür. Ayrıca Ay’da rahatlıkla nefes alınarak yüzeyinde dolaşıldığından bahsedilir. Romanda Ay’a giden insanların “Aylılar” adlı yaratıklarla karşılaşması da yer alır. Bu yaratıklar yazara göre Ay’daki mağaralarda yaşar. Romanın en gerçekçi tarafı ise Ay yüzeyindeki yapıların ayrıntılı bir biçimde anlatılmasıdır. 20. yy’ın başında geçen bu roman gibi ilerleyen yıllarda da Ay yolculuğu ile ilgili sayısız öykü ve romanın yayınlandığı görülür. Bir yandan basım-yayım olanaklarının gelişmesi, arada geçen Dünya Savaşları ile birlikte yaşanan olayların paylaşılma/anlatılma gereksinimi diğer bir yandan da teleskopların çok gelişmesi ve insansız uzay çalışmalarının başlamasının bu kitaplara katkısı büyüktür. 1969 yılına kadar Ay’a yolculuğu konu alan kitapların büyük kısmı Ay’daki dağlar ve ovaların coğrafi keşfini içeriyordu. Aynı zamanda da Ay’da yaşayan “Aylıları” aramaktan bahsediyordu. İnsanların hayallerindeki tuhaf yaratıkların yaşaması için Ay uygun bir yer gibi görünüyordu. Ancak Apollo görevleriyle bu yaratıkların yalnızca masallarda olacakları anlaşıldı. Bu görevlerde görüldü ki Ay, çok daha farklı, bilimsel değeri yüksek bilgiler barındırıyordu.